İstanbul Ticaret Odası Başkanı Şekip Avdagiç: (2) - "Son 5 yıla bakıldığında kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye yönelik tahminlerini hep aşağıda tutmuştur, gerçekleştikçe yukarı revize etmiştir. Hiç mi yukarı tahmin yapıp aşağı revize yapılmaz. Nedense Türkiye hep aşağıdan yukarı revize yaşıyor, hiç yukarından aşağıya revize yaşamıyor. Burada bir takım siyasi unsurların katılmasıyla bu süreçlerin oluştuğunu düşünüyorum. Bunları izleyelim ama bunlara bakıp moralimizi bozmayalım" -"Tarımla ilgili teşvik politikamızı, diğer bütün teşvik politikalarımızda olduğu gibi yeni bir çerçeveye oturtmamız lazım" - "İŞKUR geçen sene 1 milyar liralık kaynağını kullanamadı. Bu sorumluluk İŞKUR'da mı iş verende mi? Neticede 1 milyar liralık bir kaynak vardı ve bu kullandırılamadı. Bu tip teşvik paketlerini bürokrasinin de amasız, fakatsız, lakinsiz uygulaması lazım" - "Kredi hacminin 2019'da minimum yüzde 16 ile 18 arasında büyümesi lazım, şu an Bankalar Birliği'nin verdiği rakama göre, bu sene yüzde 12'lik bir büyüme öngörülüyor ki biz bunu kesinlikle yeterli bulmuyoruz" - "Şu anda 5,30-5,50 bandındaki kur, son derece gerçekçi bir kur, önümüzdeki dönemde de kurun mutlaka enflasyonla orantılı şekilde yürümesi gerek"

"Derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye yönelik tahminlerini hep aşağıda tutmuştur"

İSTANBUL - İstanbul Ticaret Odası (İTO) Başkanı Şekip Avdagiç, "Son 5 yıla bakıldığında kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye yönelik tahminlerini hep aşağıda tutmuştur, gerçekleştikçe yukarı revize etmiştir. Hiç mi yukarı tahmin yapıp aşağı revize yapılmaz. Nedense Türkiye hep aşağıdan yukarı revize yaşıyor, hiç yukarından aşağıya revize yaşamıyor. Burada bir takım siyasi unsurların katılmasıyla bu süreçlerin oluştuğunu düşünüyorum. Bunları izleyelim ama bunlara bakıp moralimizi bozmayalım." dedi.

AA Finans Masası'na konuk olan Avdagiç, iş dünyasının kredi ve finansmana erişimle ilgili beklentisinin devam ettiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Orada iki ayak var, hem kredinin miktarının artması konusunda hem de kredi maliyetinin düşmesi konusunda beklentimiz devam ediyor. Türkiye'nin enflasyonunu dikkate aldığımız zaman, kredi hacminin 2019'da minimum yüzde 16 ile 18 arasında büyümesi lazım, şu an Bankalar Birliği'nin verdiği rakama göre, bu sene yüzde 12'lik bir büyüme öngörülüyor ki biz bunu kesinlikle yeterli bulmuyoruz.

İkincisi iyiye doğru giden bir trend var, kredi maliyetinde düşme var. Geçen sene son çeyrekte kredi maliyeti olarak 40'ları, 45'leri konuşurken şu an 23-25 bandını konuşuyoruz. Hala yeterli bir seviye değil, finansmana erişim maliyetinin daha da düşmesi lazım. Bu doğrudan doğruya enflasyonla da bağlantılı, enflasyon oranının altında verildiğinde sistem yürümez ama şu anki trend olumlu yönde gidiyor."


- "Şirketlerin döviz borçluluğu ile ilgili fazla spekülasyon yapılıyor"


Kredi hacminin artması gerektiğine işaret eden Avdagiç, özellikle 2019'un ikinci yarısında arzu edilen hızlı çıkışın yakalanması için kredi maliyetlerinin aşağı düşmesi gerektiğinin altını çizdi.

Avdagiç, şirketlerin döviz borçlarına ilişkin de değerlendirmelerde bulundu. Konuya ilişkin fazla spekülasyon yapıldığına işaret eden Avdagiç, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Türkiye'de evet, özel sektör geçmiş dönemlere göre, daha fazla borçlu ve özellikle daha fazla döviz borçlu ama bakıldığında, Türkiye'deki şirketlerin hem varlıklarının hem de borcun vadesi dikkate alındığında, ödeme gücü açısından bunu çevirebilecek kabiliyette olduklarını görüyorum. Şu an finansal kesim hariç, Türkiye'deki reel sektörün net döviz açığı 200 milyar doların altında.

Bunun vadesini dikkate aldığınızda, Türk özel sektörün üretim gücünü, ihracat kapasitesini dikkate aldığınızda bunu çevirmemesi için bir sebep yok. Burada önemli olan, kısa vadeli döviz-açık pozisyonumuz var mı, yok mu? Bunu irdelediğimiz zaman, şu an 95 milyar dolara yakın bir varlığımız, 90 milyar dolar civarında da bir yükümlülüğümüz var kısa vadede. Dolayısıyla kısa vadede 5 milyar dolara yakın artıdayız."


- "Şirketler, kazandıkları para birimi üzerinden borçlanmalı"


Şirketlerin kazandıkları para birimi üzerinden borçlanması gerektiğini dile getiren Avdagiç, dövizin geldiği seviyeye ilişkin şunları söyledi:

"Türkiye'de bana göre bu dönemin, iş dünyası açısından en önemli, mutlaka muhafaza edilmesi gereken kazanımı, dövizin şu an geldiği seviye. Geçen hafta İstoç Ticaret Merkezi'ndeydik. Çok sayıda görüşme yaptık, bu gerçekçi döviz kurundan sonra firmalar, daha az ithalat yapmaya başlamış, daha fazla iç pazarda üretim yapmaya doğru yönelmişler, daha çok ihracat için gayret içindeler.

Üçüne de baktığınız zaman çok doğru netice vermiş. Şu an da 5,30-5,50 bandındaki kur, son derece gerçekçi bir kur, önümüzdeki dönemde de kurun mutlaka enflasyonla orantılı şekilde yürümesi gerek. Bu ülkede yüzde 10 enflasyon varsa, kurun da yüzde 10 artması lazım. Son dönemde olumsuz gibi gözüken sürecin, hayati biçimde olumlu avantaj sağladı, bunun kurunması ve sürdürülmesi lazım. İthalat lobisine ya da dışarıdan bize mal satmak isteyen ülkelerin söylemlerine asla itibar etmemek gerek."


- "Bir ara konkordatolar çok hızlandı çünkü bankalar yapılandırmada istekli değillerdi"


Bankalar ve şirketlerin, büyük bir paketin iki önemli sacayağı olduğunu dile getiren Avdagiç, bankaların piyasada yaşanan gelişmelere bağlı pozisyon almak durumunda olduğunu dile getirdi.

İTO Başkanı Avdagiç, bir ara konkordatoların çok hızlandığını anımsatarak, "Çünkü bankalar maalesef o dönemde yapılandırma konusunda çok fazla istekli değillerdi. Zor durumda olan şirketlerin de tek çıkış kapısı konkordatoydu, buraya hızlı bir yönelme oldu. Daha sonra buraya gelen şirketlerin borçlarının tahsil edilmesi konusunda, bankalarda çok netice alamayacaklarını gördüler ve daha fazla inisiyatif kullanmaya başladılar.

Bu dönemde finansman maliyeti düştü ve konkordato sayılarında ciddi bir azalma oldu. Hatta konkordatoya giden şirketler, bankalarla borçlarını yapılandırdılar ve konkordatodan çıktılar. Bankalar da artık makul ve yönetilebilir bir yapılanmanın, şirketlerin üzerine gidip, onları boğmaktan çok daha avantajlı olduğunu gördüler. Bu anlamda bankaların bu yönetilebilir süreci devam ettirmeleri çok önemli. Aksi halde piyasadan bir takım üretici faktörleri ya da tüccarları elimine ederek bir yere varmak mümkün değil."

Sadece faturanın bankalara kesilmemesi gerektiğini vurgulayan Avdagiç, iş dünyasının da rasyonel bir yaklaşımla bankaların karşısına çıkması gerektiğini söyledi.

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın 2,5 milyonluk yeni istihdam sağlama açıklaması ve istihdam paketine ilişkin değerlendirmede bulunan Avdagiç, Türkiye'de yılda 1 milyon kişinin iş dünyasına katıldığını belirterek, şunları kaydetti:

"Bu aynı zamanda Türkiye'nin bir avantajı. Bu da bize sorumluluk yüklüyor. Her yıl yüzde 5,5-6 büyümemiz lazım ki 1 milyon kişiye iş bulalım ve bunun üzerinde yeni istihdam alanları oluşturalım ki 3,9 milyona gelen işsizliğimizi aşağı doğru çekelim. 2,5 milyonluk istihdam hedefi bu iki konuyu da kapsayan bir hedef. İstihdam paketinin görünmeyen birtakım avantajları da devreye girecek. Bunlar birbirini besleyen unsurlar. Bu iddialı hedefi, kademe kademe realize etme konusunda iş dünyası ve hükümet olmak üzere hepimiz elinden geleni yapmak durumundayız.

Paketi uygulama konusunda daha efektif, sıkıntısız uygulamaya geçirmek için dönem dönem iş dünyasının kritiklerini, beklenti ve değerlendirmelerinin alınıp gerekli revizyonları yapmak önemli. İŞKUR geçen sene 1 milyar liralık kaynağını kullanamadı. Bu sorumluluk İŞKUR'da mı iş verende mi? Neticede 1 milyar liralık bir kaynak vardı ve bu kullandırılamadı. Bu tip teşvik paketlerini bürokrasinin de amasız, fakatsız, lakinsiz uygulama sergilemesi lazım. Cumhurbaşkanımızın, hükümetimizin, bakanımızın ortaya koyduğu net iradenin hayat bulması için fakatları bir kenara koyacağız. En etkin ve sonuç odaklı nasıl olunacağına kafa yoracağız."

İş dünyasından ilk dönüşlerin nasıl olduğuna ilişkin soru üzerine Avdagiç, bu konuda olumlu dönüşler aldıkları aktararak, yarın İstihdam Seferberliği 2019 İstanbul Buluşması'nın gerçekleştirileceğini söyledi.

Avdagiç, istihdam paketi ile ilgili Türkiye'deki en kapsamlı ve sonuç odaklı tanıtım kampanyasını yaptıklarını vurgulayarak, "Bütün bunların özünde, biz daha fazla, daha efektif üreteceğiz, daha çok çalışıp, daha fazla ihracat yapacağız. Enflasyon sadece hükümetin gayretiyle, sadece Ankara'nın alacağı tedbirlerle netice veremez. Tabii ki onların çalışmaları çok değerli ama bizim 82 milyon vatandaş olarak bu süreçte ciddi sorumluluğumuz var. Türk bankacılık sisteminde hala dışarıdan ilave kaynak alıyorsak ülke olarak düşünüp tabiri caizse tefekkür etmemiz lazım. Yani bizim tasarruf etmemiz, daha çok üretmemiz ve ihracat yapmamız lazım. Bunları sağlarsak enflasyon da işsizlik de düşer, ülkemizin refahı ve katma değeri de artar. Bu konuda toplum olarak topyekun seferberlik içine girmemiz lazım." diye konuştu.


-"Tarımla ilgili teşvik politikamızı yeni bir çerçeveye oturtmalıyız"


Avdagiç, tanzim satışı uygulamasına da değinerek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Tarımla ilgili teşvik politikamızı, diğer bütün teşvik politikalarımızda olduğu gibi yeni bir çerçeveye oturtmamız lazım. Türkiye'de biliyorsunuz, bazı alanlarda ekim yapılmaması durumunda da verilen teşvikler var. Bizim önerimiz üreten çiftçiye teşvik verilmesi. Üretmeyeni değil, üreteni teşvik eden politika olması lazım. Mazot, gübre ve tohum konusunda önemli adımlar atmamız gerekiyor. Sulamadan, toprak analize kadar yapılması gereken çok unsur var. Küçük ölçekli tarımdan daha büyük ölçekli tarıma geçmemiz gerekiyor. Ambalajlama ve diğer süreçler de önemli."

Türkiye'nin büyümesine yönelik yurt dışından gelen negatif tahminlere ilişkin soru üzerine Avdagiç, büyük bir tarihi mirasın üzerinde yaşan Türkiye'nin bu tip bakışlara hazır olunması gerektiğini belirterek, "Bir havayolu şirketinin bir uçak tipinin devre dışı bırakılmasıyla ilgili süreç yaşandı. İsviçre'de bir medya kuruluşu bunu haber yaptı. 'Bu uçaklar yere indirildi' diye üzerinde kocaman THY uçağının resmi vardı. Sanki kaza yapan uçak THY uçağı. Bu filo içinde az uçağa sahip olan şirketlerden biri, kaza ile alakası olmamış. En son AP raporunu gördük. Bütün bunlara vereceğimiz cevap daha fazla çalışıp, üreteceğiz." diye konuştu.

Avdagiç, küçük bir çalışma yaptıklarını aktararak, "Son 5 yıla bakıldığında kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye yönelik tahminlerini hep aşağıda tutmuştur, gerçekleştikçe yukarı revize etmiştir. Hiç mi yukarı tahmin yapıp aşağı revize yapılmaz. Nedense Türkiye hep aşağıdan yukarı revize yaşıyor, hiç yukarından aşağıya revize yaşamıyor. Şu son dönemde Yunanistan'da ne oldu da notu 2 derece yukarı çıktı. Bunu anlamak mümkün değil. Burada bir takım siyasi unsurların katılmasıyla bu süreçlerin oluştuğunu düşünüyorum. Bunları izleyelim ama bunlara bakıp moralimizi bozmayalım." değerlendirmesinde bulundu.


(Bitti)

OGÜNhaber