Orta Doğu ve İran Uzmanı Arif Keskin, 'Tahran yönetiminin Ermenistan'ı destekliyor olması İran'daki Türklerin Türk kimliğinin ön plana çıkmasına sebep oluyor.' dedi.
Uzmanlar, güçlü bir Azerbaycan'ın Kafkasya'da ve Orta Asya'da güçlü bir Türkiye anlamına geleceği için İran'ın, Dağlık Karabağ konusunda Ermenistan'ı desteklediğini belirterek bu tavrın İran'daki Türklerin Türk kimliğinin ön plana çıkmasına sebep olduğunu söyledi.
İran'ın kuzeybatısındaki Doğu Azerbaycan eyaletinin merkezi Tebriz'de, Tahran yönetiminin Dağlık Karabağ'daki çatışmalarda Ermenistan'a yardımları nedeniyle protesto gösterisi düzenlendi.
"Karabağ bizimdir bizim olacak", "Norduz kapatılmalıdır" ve "Ermenistan'a destek cinayettir" sloganları atan göstericiler Azerbaycan'ı desteklerken, İran ile Ermenistan arasındaki Norduz Sınır Kapısı'nın kapatılmasını istediler.
Dağlık Karabağ'daki çatışmaların seyrini ve İran'ın tutumunu AA muhabirine değerlendiren uzmanlar, İran'daki Türk nüfusun Ermenistan’a yapılan yardımlara gösterdiği tepkinin, Tahran politikalarının artık sürdürülemez hale geldiğinin bir işareti olduğunu kaydetti.
Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Okur, Dağlık Karabağ’ın uzun süren çatışmalara sahne olması durumunda terör örgütlerinin yuvalandığı bir bölgeye dönüşmesinden menfaat uman ülkelerin olabileceğine dikkat çekti.
Nüfus ve coğrafya dikkate alındığında "Karabağ ikinci bir Suriye olabilir" tezlerinin gerçekçi olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Okur, "Dağlık Karabağ'a Suriye benzetmesi doğru bir benzetme değil. Daha çok, bir zamanların Bekaa Vadisi’ne benzer bir tasarım ihtimalinden söz edebiliriz. Böyle bir senaryoda, bölge üzerinde kendisinin doğrudan hakimiyete sahip olmadığını iddia edecek bir Ermenistan, Karabağ ve civarına konuşlandırılacak terör örgütlerine kalkan olmaya çalışacaktır. Ama bunun gerçekleşebilmesi için Azerbaycan ordusunun askeri bakımdan durdurulması ve çatışmaların düşük yoğunluklu devam etmesi lazım." diye konuştu.
Kafkasya’da bir Bekaa Vadisi inşasının yalnızca Türkiye, Azerbaycan, Gürcistan ve hatta İran gibi ülkelere tehdit teşkil etmeyeceğini belirten Prof. Dr. Okur, "Moskova'nın, böyle bir durumun zamanla kendisini düşman sayan grupları da bölgeye çekeceğini, bu grupların destek ve barınak bulabileceği bir askeri ve siyasi iklim meydana getirebileceğini hesap etmesi gerekiyor." dedi.
Ermenistan’ın güç parametrelerinin Türkiye ve Azerbaycan’a karşı uzun soluklu bir mücadele yürütmeye elverişli olmadığına vurgu yapan Prof. Dr. Okur, şöyle devam etti: "Ermenistan'ın Kafkasya'da destek umabileceği İran da Erivan'ı kollarken her geçen gün daha fazla zorluk yaşayacaktır. Türkiye-Azerbaycan ittifakının Kafkasya’da yürüttüğü barış harekatı, İran Türkleri arasında milliyetçi duyguların daha da yükselişine yol açarken Tahran’ı da demografisini dikkate alan gerçekçi politikalar izlemesi için baskılayacaktır. Tahran, Karabağ siyasetini tarafsızlık çerçevesinde şekillendirdiğini, taraflara eşit mesafede olduğunu iddia ediyor. ‘Azerbaycan toprakları işgal altındadır ve geri verilmelidir’ tezleriyle çeliştiği çok açık."
"İran, Ermenistan'ı stratejik bir ortak olarak görüyor"
Marmara Üniversitesi Orta Doğu ve İslam Ülkeleri Araştırmaları Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Serhat Afacan da resmi bir söylem olarak dile getirilmemesine rağmen İran'ın Ermenistan'ı stratejik bir ortak olarak gördüğünü söyledi.
İran'ın Türkiye'nin Azerbaycan üzerindeki toplumsal, siyasi ve kültürel nüfuzunun ve etkinliğinin farkında olduğunu ifade eden Dr. Afacan, "Dolayısıyla birçok açıdan Azerbaycan, İran için bir risk oluşturuyor. Bu sebeple Ermenistan'ı kaybetmek istemiyor. İran dini lideri Hamaney'in dış ilişkiler danışmanı Ali Ekber Velayeti Ermenistan'ın Dağlık Karabağ'ın bir kısmından çekilmesi gerektiğini açıkladı. Ermenistan'ın Karabağ'dan tamamen çekilmesini özellikle söylemiyor. İran kesinlikle bu işgalin Azerbaycan lehine sonuçlanmasını istemiyor." ifadelerini kullandı.
Dr. Afacan, Dağlık Karabağ'ın bütünüyle işgalden temizlenmesini beklemediğini belirterek Rusya'nın müdahalesiyle çatışma sonlandırılırsa Ermenistan'ın, irrasyonel bir politika geliştirerek bölgeyi terör örgütlerinin yuvalandığı, birçok uluslararası gücün etkin rol aldığı bir ortama çevireceğini kaydetti.
Dr. Afacan, "Bana göre bu sürecin sonunda Dağlık Karabağ ve civarında önemli bir bölge Ermenilerin elinde kalacak. Orada göstermelik özerk bir cumhuriyet var. Bunlar şu anki gibi yalnız kalmamak için devlet dışı yapılanmalarla ilişkilere girecektir." diye konuştu.
"İranlı Türklerin tepkisi geri adım attırdı"
Tebriz Araştırmaları Enstitüsü İran Uzmanı Babek Şahid de İran'ın söylem olarak net ve kesin bir görüş sergilemekten kaçınarak sessizliğiyle Azerbaycan Cumhuriyeti’nin yanında yer almamayı tercih ettiğini belirtti.
Sosyal medyada paylaşılan birçok video ve fotoğrafta İran’ın Ermenistan’a askeri ve temel ihtiyaçlar konusunda yardımcı olduğunu söyleyen Şahid, "İran-Ermenistan sınır kapısı olan Nurduz Sınır Kapısı’ndan Ermenistan’a geçtiğini gösteren askeri kamyonların görüntüsü, İran Türkleri içinde ciddi infiale yol açmış ve İran Türkleri 1 ve 18 Ekim tarihlerinde çeşitli kentlerde gösteriler yaparak İran devletini Ermenistan’a yaptığı yardımdan dolayı protesto etmişlerdir. Bu da Tahran'ın en azından söylem olarak geri adım atmasına yol açtı." ifadelerini kullandı.
Şahid, İran’ın, Dağlık Karabağ işgalinin sona ermesinin güçlü bir Türkiye-Azerbaycan ittifakına yol açacağına dair endişeleri olduğunu savunarak şu değerlendirmelerde bulundu:
"İran'a göre işgalin sona ermesiyle Kafkasya’daki etkinliği zayıflayacak İran Türkleri içinde Türklük temelli milliyetçi duygular pekişecektir. Bu bağlamda İran, kendi çıkar tanımlamaları doğrultusunda Ermenistan’ı desteklemektedir. Ancak bu desteğini diplomatik dil ve söylemlerle sürdürmesi, bir taraftan İran’ın uluslararası hukuk imajını daha da olumsuz etkileyecek hem de İran Türklerinin devlete olan aidiyetlerini tartışmaya açacaktır."
"İran, Ermenistan'ın teneffüs alanı olmuştur"
Orta Doğu ve İran Uzmanı Arif Keskin, Azerbaycan'ın Kelbecer, Ağdam, Fuzuli, Cebrail, Kubadlı ve Zengilan illerinin Ermenistan tarafından işgal edildiğini kabul eden İran'ın, işgal altındaki Dağlık Karabağ'ı ise ayrı bir statüde değerlendirdiğini kaydetti.
İran'ın Dağlık Karabağ bölgesinde bir Ermeni özerk yönetim kurulmasını savunarak tarafsızlık ilkesine aykırı davrandığını dile getiren Keskin, "İran, Dağlık Karabağ'da özerk bölge kurulması yönündeki açıklamalarıyla Ermenistan'ın tezlerine yakın duruyor. İran, 1992'den beri Ermenistan'ı işgalci olarak tanımlamasına rağmen hep desteklemiştir. Dağlık Karabağ topraklarının Ermenistan'ın elinde kalmasını da hep arzu etmiştir. Bununla beraber İran kesinlikle sıcak bir çatışma da istemiyor. Çünkü çatışmalar İran içinde protesto gösterilerine neden oluyor. 1992'den günümüze kadar İran, Ermenistan'ın teneffüs alanı olmuştur." diye konuştu.
Keskin, Türkiye, Gürcistan, Azerbaycan ile diplomatik ilişkileri sorunlu olan Ermenistan'ın, dünyaya İran üzerinden açıldığını belirterek ekonomik, siyasi ve diplomatik olarak Ermenistan'ı destekleyen İran'ın bu ülkenin jeopolitik kuşatmadan çıkmasını sağladığını vurguladı.
İran'ın bütün bunları güçlü bir Azerbaycan istemediği için yaptığını ifade eden Keskin, şöyle devam etti: "Çünkü Azerbaycan'ı kendi güvenliği için bir tehdit olarak görüyor. Güçlü bir Azerbaycan Kafkasya'da güçlü bir Türkiye demektir. Ayrıca kendi ülkesindeki Türkler için Azerbaycan'ın bir çekim merkezi olmasının önüne geçmiş oluyor. Başından beri İran'da yaşayan Türkler Dağlık Karabağ'ı kendi kimliklerinin bir parçası olarak gördüler. Ermenistan işgalini ve saldırılarını hep protesto ettiler. Tahran yönetiminin Ermenistan'ı destekliyor olması İran'daki Türklerin Türk kimliğinin ön plana çıkmasına sebep oluyor. Çatışmalar devam ederse İran'daki gösteriler de artarak devam edecektir."