Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aydın, ülkelerini popülizmle yöneten Batılı liderlerin koronavirüs sürecini yönetmede de başarısız olduklarını söyledi.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını bütün dünyada olağanüstü önlemler alınmasına neden olurken pandeminin küresel etkileri de ana gündem maddelerinden biri haline geldi.
Salgın sonrası dünyanın eskisi gibi olmayacağını savunan uzmanlar, ekonomik ve siyasal sistemin hızla değişeceğini, siyaseten otoriter rejimlerin sayı ve etkinliğinin artacağını, uluslararası ilişkilerde önemli güç kaymalarının yaşanacağını iddia ediyor. Bir kısım uzmanlar ise bazı kavramların sorgulanmaya açılacağını ama dünyanın eski düzenine devam edeceğini savunuyor.
AA muhabirine süreci değerlendiren Kadir Has Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Aydın,"Korona sonrası hiçbir şey eskisi gibi olmayacak" açıklamalarına temkinli yaklaştığını, dünya siyasetinde bir takım değişimlerin zaten yaşandığını belirtti.
Koronavirüs salgını ve beraber gelen krizin dünyayı farklı bir yere götürmeyeceğini savunan Prof. Dr. Aydın, "Soğuk savaş sonrası ülkelerin siyasetlerini belirleyen popülizm, milliyetçilik, ekonomik milliyetçilik ve dışa kapanmacı politika anlayışlarının korona sonrasında bir değişime uğramasını beklemek doğru bir yaklaşım değil. Bu kriz bir takım süreçleri elbette sorgulamaya açıyor ama başka süreçleri daha da güçlendiriyor." dedi.
Popülizmle ilgili rahatsızlıkların yeni ortaya çıkmadığına da değinen Aydın, sağ ve sol popülizmin dünyada yükselmesiyle bunun zararlarının görülmeye başlandığına dikkati çekti.
İngiltere'deki Brexit tartışması ve ABD'de Başkan Donald Trump'ın etrafındaki tartışmaları örnek gösteren Prof. Dr. Aydın, ABD, İngiltere gibi popülizmle yönetilen ülkelerin salgının yönetilmesinde de başarısız olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi: "Bu başarısızlıklar popülist siyasetin daha fazla gündeme gelmesine, daha fazla sorgulanmasına neden olacak. ABD Başkanı Donald Trump'ın, Çin'e karşı ticaret savaşları diye adlandırılan popüler bir yaklaşımı vardı. Amerikan sermayesinin ABD'ye geri dönmesi için uğraşıyordu. Koronavirüs salgını sürecinde dünyanın belli ara mallarında Çin'e olması gerektiğinden daha fazla bağımlı olduğu yönünde bir durum ortaya çıktı. Trump dışında başka ülkeler, örneğin Japonya Başbakanının açıkladığı bir program var. Çin'deki Japon sermayesinin Japonya'ya geri dönmesi, öyle olmuyorsa en kötü ihtimalle Uzak Doğu Asya'da daha yaygın bir yere evrilmesi yönünde. Benzer çalışmalar Almanya ve Fransa'da da var. Dolayısıyla ABD'nin başlatmış olduğu Çin karşıtı ticari söylemin bu kriz dolayısıyla dünyaya biraz daha fazla yayılacağını görebiliyoruz. Bu krizden kaynaklı dünyada çok büyük değişimler olmayacak ama başlamış olan bir takım süreçler hem siyasi hem ekonomik hem de yönetimsel anlamda biraz daha hızlı değişime uğrayacaklar."
"Halk kriz düzeldiğinde vazgeçtiği haklarını geri almak ister"
Prof. Dr. Aydın, koronavirüs salgını ile korku güdüsü tetiklenen seçmenin, kendini güvende hissetme ihtiyacını her şeyin üstüne koyma eğilimi gösterdiğine dikkat çekti.
Pandemi sonrası siyasi aktörler ve siyasi partilerin bu güven ihtiyacına nasıl cevap vereceğinin, hangi siyasi söylemleri kullanacağının liderlerin kaderini belirleyeceğini ifade eden Prof. Dr. Aydın, "İnsanların tedirginliği ve kendini tehdit altında hissetmesinin yoğunlaştığı durumlarda tipik bir tavrı vardır onu görüyoruz. Vatandaş devletine, hükümetine dönüp kendilerini koruyacak önlemleri almasını talep eder. Bu salgın sırasında da gördük ki pek çok ülkede vatandaşlar devletin daha fazla öne çıkması, daha sert tedbirler alması konusunda bir takım taleplerde bulundu hatta bunun için kendi hak ve özgürlüklerinden vazgeçilmesini bile belli ölçülerde kabullendi. Pek çok ülkede siyaset buna karşılık vererek hemen örgütlendi." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Aydın, siyasette değişime ve dönüşüme en hızlı uyum sağlayan ve vatandaşların taleplerini en hızlı karşılayabilen liderlerin genellikle yükselip öne çıktıklarını, kriz sonrasında halkın değişen taleplerine en hızlı şekilde karşılık verebilen ve onları mutlu eden liderlerin başarılı olacağını vurguladı.
Bu süreçte dünya siyasetinin geleceği açısından kasım ayında seçime girecek ABD Başkanı Trump ve İngiltere Başbakanı Boris Johnson'ı yakından takip ettiğini belirten Prof. Dr. Aydın, "İngiltere'de bu süreç tam da başka bir krizli ortamın üzerine geldi. Brexit, Avrupa Birliği'nden çıkış sürecinin üzerine geldi. Bu çıkışın mimarlarından biri olan Johnson da hükümet başkanıydı. Bu krizin başında krizi önemsemeyen politikalar izledi ama kendisi Kovid-19 kaptı. Bu, Johnson'ın geleceğiyle ilgili önemli. Onu takip etmek, gelecekteki İngiltere politikası ve Avrupa politikaları açısından önemlidir." değerlendirmesinde bulundu.
"Vatandaşların dünyadaki birinci derdi iş, aş meselesidir"
ABD Başkanı Trump'ın seçilmesinde muhtemelen etkili olacak en önemli unsurun iç ekonomi olacağını söyleyen Prof. Dr. Aydın, şöyle devam etti: "Kriz öncesinde dışarıdan baktığımızda Trump, çok eleştiriliyor hatta dalga, mizah konusu oluyor ama ABD'de ekonomi açısından son dönemin en başarılı başkanlarından biri. Çünkü işsizliği çok düşük bir noktaya taşıdı. Bu da ona desteği artırıyordu. Fakat bu kriz süreçte bir gerilemeye neden oldu. Şu anda 26 milyon civarında işsizlik desteğine başvuran Amerikalı var. Dolayısıyla Trump'a verilen destek büyük bir erozyona yol açacak. Dolayısıyla ekonomik tartışmalar da daha öne çıkacak. Avrupa Birliği'ne baktığımızda bu salgındaki başarısızlığından dolayı genel bir kriz döneminden bahsedebiliriz. Ama AB'nin geleceğini belirleyecek önümüzdeki dönemin ekonomik sorunlarına vereceği karşılıktır. Yani durgunluk olacağı ortada, ekonomiler küçülecek, işsizlik arttı daha da artacak. Dolayısıyla gelecek ekonomik krize en iyi cevabı hangi ülkeler hangi iktidarlar verecek onlara bakmak gerekiyor. Biraz liderlerin kaderini herhalde esas olarak bu belirleyecek. Çünkü vatandaşların dünyadaki birinci derdi aslında iş, aş meselesidir."