Güvenlik güçlerine yakalanmamak için her türlü yolu deneyen göçmen kaçakçıları, son dönemlerde Van Gölü'nü ve ulaşım açısından riskli dağ yollarını kullanarak sığınmacıların hayatını tehlikeye atıyor.
Ülkelerindeki savaş, ekonomik sıkıntılar, siyasi anlaşmazlıklar ve şiddet ortamından kaçarak Avrupa ülkelerine gitmeye çalışan sığınmacılara organizatörlük yapan göçmen kaçakçıları, güvenlik güçlerine yakalanmamak için son yıllarda Van Gölü'nü ve ulaşım açısından riskli dağ yollarını kullanıyor.
Başta Afganistan olmak üzere Pakistan, Bangladeş ve diğer Güney Asya ülkelerinden kaçan "umut yolcuları" ya Türkiye'de yaşamak ya da Türkiye üzerinden başka bir ülkeye gitmek için yola çıkıyor.
İran üzerinden yasa dışı yollarla sınırı geçerek Türkiye'ye giriş yapan sığınmacılar, İran'la en uzun kara sınırına sahip Van'ı adeta toplanma merkezi olarak görüyor. Van'dan ülkenin batısına, oradan da Avrupa ülkelerine geçmek isteyen sığınmacılar, yüklü miktarlarda para ödedikleri insan tacirleri tarafından sefalete terk ediliyor, insani olmayan şartlarda yolculuk yapmak zorunda bırakılıyor.
Güvenlik koridorunu aşmak için Van Gölü'ne yöneldiler
Daha önce genellikle kara yolunu kullanarak, araçların çeşitli bölmelerine gizledikleri sığınmacıları Van üzerinden batı illerine gönderen insan tacirleri, son yıllarda yol üzerindeki güvenlik koridorunu aşmak için alternatif yolları denemeye başladı.
Bunun için kırsal bölgelerdeki dağ yollarını, güvenlik noktalarının bulunduğu bölgelerdeki tali yolları kullanan ya da bu noktalara yakın bölgelerde sığınmacıları araçlardan indirerek yürümek zorunda bırakan göçmen kaçakçıları, birkaç yıldan bu yana Van Gölü'nü de alternatif güzergahlar arasına ekledi.
Gölü kullanarak Van'ın Tuşba, İpekyolu, Edremit ve Gevaş ilçelerindeki güvenlik noktalarına takılmadan Bitlis'e ulaşmaya çalışan kaçakçılar, böylece kısa sürede daha fazla sığınmacı taşıyarak daha çok para kazanma yolunu tercih etti.
Bunun için balıkçı teknelerinin yanaşabileceği kuytu noktaları belirleyen kaçakçılar, organizatörler tarafından getirilen sığınmacıları belirli bir ücret karşılığında (ortalama 100 dolar) hiçbir güvenlik önlemi almadan, can yeleği kullanmadan Bitlis'e götürmeye çalışıyor.
En fazla 15 kişinin binmesi gereken teknelere kapasitelerinin çok üzerinde yolcu bindiren insan kaçakçıları, sığınmacıları her an ölüm korkusu yaşadıkları 70 kilometrelik riskli bir yolculuğa çıkmak zorunda bırakıyor.
Van'da 27 Haziran'da Çitören Mahallesi'nden 2009'dan bu yana denizcilik belgesi alınmayan ve göle açılması yasal açıdan yasak olan balıkçı teknesine, 60'ın üzerinde sığınmacının bindirildiği belirtiliyor.
Göl üzerinden Bitlis'in Tatvan ilçesine bağlı Reşadiye köyüne hareket eden ve bir süre sonra alabora olan tekneden şu ana kadar 26 kişinin cesedine ulaşıldı, diğerlerinin bulunması için çalışmalar devam ediyor.
Yolculukları acıyla sonuçlanıyor
"Daha iyi bir hayat" umuduyla sonunu bilmedikleri bir yolculuğa çıkan sığınmacılar, batan teknelerin yanı sıra dondurucu soğuklar, tipi, trafik kazaları gibi nedenlerle hayatını kaybediyor.
Van Gölü'nde 26 Aralık 2019'da da sığınmacıların taşındığı teknenin Bitlis'in Adilcevaz ilçesinde kıyıya yakın bir noktada alabora olması nedeniyle 7 kişi hayatını kaybetmiş, 64 kişi ise kurtulmuştu. En fazla 15 kişinin bindirilmesi gereken balıkçı teknesine 71 kişi bindirilmişti.
9 Şubat'ta ise Van'dan tekne ile Bitlis'e götürülmek istenen sığınmacılar, Gevaş ilçesine bağlı Van Gölü kıyısındaki İn Mahallesi kırsalında terk edilmişti. Donmak üzere olan sığınmacılar ihbar üzerine bölgeye giden güvenlik güçlerince kentteki hastanelere kaldırılmıştı.
Van'da 18 Temmuz 2019'da koltukları sökülerek 66 sığınmacının bindirildiği minibüsün dağ yolunda şarampole devrilmesi sonucu sürücünün de aralarında bulunduğu 17 kişi hayatını kaybetmiş, 50 kişi de yaralanmıştı.
Yaşadıkları zorlu süreçler ifadelerine yansıdı
Bitlis'te alabora olan tekne ile Van'da devrilen minibüsten sağ kurtulan sığınmacıların yaşadıkları zorlu süreç, ifadelerine de yansıdı.
Adilcevaz ilçesinde alabora olan tekneden sağ kurtulan Pakistan uyruklu A.B, ifadesinde, İran'da kendisini Türkiye'ye götürmeleri için dillerini bilmediği bir şebekeye 600 dolar verdiğini, söz konusu şebekenin yasa dışı yollardan sınırı geçmelerini sağladığını belirtti.
İstanbul'da çalışmak için ülkesinden ayrıldığını anlatan A.B, "İran'a kadar kendi imkanlarımla geldim, burada dilini bilmediğim kişilerce 600 dolar karşılığında sınırı aşarak Türkiye'ye getirildik. Bir başka şebekeye teslim edildik. Van'da 70 kişi bir mekanda kaldık. Bizi İstanbul'a götüreceklerini söylediler, Van Gölü'nde beyaz bir tekneye bindirildik. 4-5 saat yolculuk ettikten sonra Van Gölü sahiline 20 metre kala tekne sallanmaya başladı. Bir anda yan yattı. Gölden kendi imkanlarımızla yüzerek kıyıya vardık. Sahile çıktıktan sonra sahil kenarında bekleyen beyaz minibüs bizi alarak Adilcevaz'da ana yola kadar bıraktı. Oradan da jandarma ekipleri bizi aldı." şeklinde bilgiler verdi.
Van'daki trafik kazasında yaralanan Afganistan uyruklu Perisa Tacik, koltukları sökülen minibüse bindirildiklerini belirterek, "Araçta hiç yer yoktu. Birkaç kez şoförden su içmek için durmasını istedik ama durmadı. Araç tamamen kapalıydı ve nefes alamıyorduk. Fren yaptığı zaman hepimiz öne doğru yığılıyorduk. Çocuklar da vardı, onlara ne oldu bilmiyorum." diyerek yaşadıkları zorlu süreci anlatmıştı.