Galip Gezer

Galip Gezer

Sistem Savaşları Bölüm: VI

100 yılı aşkın bir süredir Dünya üzerinde kendilerine üst akıl diyen bir Organize suç örgütü ve uzantıları. Bölüm: VI
Sistem Savaşları Bölüm: VI
Olasılık Teorileri
                                                   
Biraz sonra okuyacağınız yazıda Vladimir Vladimiroviç Putin hakkında yazacaklarım yaşanmış gerçek hayat hikayesidir.

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan hakkında yazılanlar kendi fikirlerimdir.

Olasılık teorisinin ne denli olabilir olabileceğini siz değerli okuyucularımıza bırakıyorum...

1952 S.S.C.B. Leningrad doğumlu Vladimir Putin. Her şey bir planmıydı?

Evet her şey kusursuz bir plandı. 1975 yılında KGB'ye istihbarat elemanı olarak giren Putin, 1985'te Doğu Almanya'ya gönderilmiştir.

Görevi Berlin duvarının yıkılmasını sağlamaktır. Öyle özverili çalışıyordu ki orada bulunan Türkleri bile koordine edebilmiştir.

1989 yılında Berlin duvarının yıkılmasıyla görevi sonlanmış ve 1990 yılında Rusya'ya geri dönmüştür. 1998-1999 arası eski KGB yeni FSB olan Rusya Federal Güvenlik Servisi yani Rus istihbaratının başına geçen Putin,m üthiş zekasıyla dikkatleri üzerine çekiyordu.

Ekonomisi çökmüş olan Rusya'nın başkanı olduğunda nasıl olmuştu da ülke ekonomisi düzelmeye başlamıştı...

1989 yılında biten soğuk savaş sonunda S.S.C.B. çok fazla toprak kaybetmiş ve bu topraklar üzerinde bulunan askeri üslerdeki silahlar, bugün Rus Oligark diye adlandırılan adamların eline geçmişti.

Kazakistan'ın ıssız dağlarında, Moğolistan steplerinde bildiğiniz mahalle pazarları gibi pazarlar kuralmuştu. Bu pazarlarda silah, uçak, helikopter, balistik füze ve hatta tank gibi savaş techizatları, Afganistan, Irak, Suriye ve Kuzey Kore gibi diğer devletlere dünün mafyası günümüz işadamları olan Oligarklar tarafından satılmaktaydı..

Sayıları elli'ye yakın olan bu işadamlarının en fakiri 10 milyar dolarlık bir servet edinmişti.

Eski bir istihbaratçı olan Vladimir Putin'in elinde bu işadamlarının listesi vardı. Devlet başkanı olduğu gün bu adamları tek tek bulup yok etmekle tehdit ederek ellerindeki parayı piyasaya sürmesini emretmişti.

Peki yok edermiydi?

Evet hiç acımadan yok edebilecek kadar katil ruhlu bir Rus Vatanseverdi. Eski bir KGB Ajanı için öldürmek çok zor olmasa gerek.

Bunu bilen oligarklar ellerindeki parayı hiç itiraz etmeden piyasaya sürdüler. Bugün bu planın parçası olarak güçlenen Gazprom dünyanın en büyük şirketi olmak üzeredir. 500.000 çalışanı vardır.

Halef-Selef olarak yanında onu asla bırakmayan Medvedev ile hiç fikir ayrılığa düşmedi. Sonuçta Rus piyasasına giren rakam 500 milyar doların üzerindeydi...

2002 yılında ülkemizde de Halef-Selef ilişkisiyle yürüyen bir siyasi yönetim başlamıştı. Halefin ve selefin kim olduğunu hepimiz bilmekteyiz. 

Tabiki Sayın Erdoğan'ın elinde de epey Oligark (Beyaz Türk) vardı fakat değil tehdit etmek kalplerini bile kıramazdı. Evet eski bir istihbaratçı değildi Erdoğan ama İstanbul gibi bir metropol'ü düzene sokmuştu.

Libya devlet başkanlığından bile zor bir işti fakat alnının akıyla çıkmıştı...

Ülkemizin durumu belliydi. Ekonomi çökmüş, Türkiye Cumhuriyeti'nin bilinen en dürüst siyasetçisi rahmetli Ecevit, gerek 1999 depremi gerekse dış borçlarımız yüzünden ülkeyi bir türlü düzlüğe çıkartamıyordu.

Zaten çok yaşlı ve hastaydı...

Ülkemiz çok zor durumdaydı ve halk çok kızgındı. Seçmen erken seçim diye bas bas bağırıyordu. Yeni biri ve yeni bir yapılanma gerekiyordu. E öyle yırtık dondan çıkar gibi parti kurupta Türkiye Cumhuriyetini yönetmeye kalkmak hiç akıl karı bir iş değildi. Bunu bütün siyasilerimiz çok iyi biliyordu.

Ama bizden daha iyi bilen bir üst akıl vardı. Sol görüş başarısız olmuştu ve muhafazakar biri lazımdı. En dikkat çeken kişi Kasımpaşalıydı. Önce bir şiir ile içeri alınacak ardından halkın tepkileri ölçülüp duruma göre parti tasarlanıp kabine belirlenecek, Amerika ve İngiltere'ye hizmet eden bir hükümet daha kurulacaktı.

Sayın Erdoğan'ın bu plana itiraz etme ihtimali dahi söz konusu değildi. Çünkü kabinesinde Exeter üniversitesi mezunu çok sayıda siyasi vardı. Ve AK Parti kuruldu.

Siirt seçimleri derken Erdoğan artık Başbakandı...

Ülkeyi tek başına yönetmesi imkansızdı fakat düşmanlarını çok iyi biliyordu. Direk olarak Cemaat ve tarikatlara yada sol görüşlü Stk'lara dur demesi neredeyse imkansızdı.

Üst aklın getirmediği hangi adam bu ülkeye Başbakan olabilirdi ki Sayın Erdoğan olsun...

Beklemek gerekiyordu. Çünkü kendisine Büyük Türkler tarafından bu emir verilmişti.  Emre itaatsizlik edemezdi. Ağır ve emin adımlarla bir savaşa girmesi gerekiyordu fakat dakika bir gol bir Turan Çömez olayı vuku buldu.

Aba altından Erdoğan'a hiç suçu yokken sopa gösterilmiş, gözdağı verilmişti. İşine bak yani bizim işimize bak deniliyordu. Altı ayda bir en güvendiği adamlar tarafından vuruluyor ama sendelemiyordu bile.

Nede olsa Rahmetle andığımız Erbakan hocanın öğrencisiydi. Erbakan Hoca FETÖ'den nefret ediyordu ama o dahi ses çıkaramıyordu. Çünkü ne derece güçlü olduklarını biliyor ve sürekli öğrencisini uyarıyordu. 

Dikkat çekmemek için evladı gibi sevdiği öğrencisiyle arasını dahi açmıştı. Ama Büyük Türkler ile Erdoğan'ın tek bağlantısı Erbakan hocaydı...

Zaman lazımdı. Zaman. Özellikle yazıyorum Zaman...

Özelleştirmeler, Arap sermayesi, Ekonomi oyunları, Mafyanın bitirilmesi ve Türk Lirasından sıfır atma yöntemiyle yastık altındaki tüm parayı piyasaya sürmesi sonucu artık kafa kaldırma zamanı gelmişti.

Kolombiyadan sonra dünyanın en büyük uyuşturucu parası Türkiye üzerinde dönmekteydi. Büyük plan devreye alındı ve ülkemizi geri alma sürecini başlatma emri, Büyük Türkler tarafından Erdoğan'a iletilmişti.

Şah damarına sert bir vuruş gerekiyordu. Darbeyi vurmaya kalktığı an adını dahi duymadığımız ne kadar stk var ise hepsi trompetçi olmuştu. 

Karşı hamle bekleniyordu ama bu derece büyük düşünecekleri tahmin edilemezdi. Halkbank operasyonu ve zarar neredeyse 250 milyar dolar. Öyle bir gün geldi ki oyunu öğrenen gözüyaşlı Başbakan yardımcımız Erdoğan'dan özür dileyecekti..

Artık kılıçlar çekilmişti ve kimse  geri adım atmayacaktı. Fakat Türkler nasıl olduysa Milliyetçileri Erdoğan'ın safına katmayı başarmışlardı.

Ve 15 Temmuz geldi çattı. Tasarlanmış bir kalkışma... Hoş bu kalkışma ismi bana çok komik gelmektedir çünkü bu direk darbeydi.

CİA resmen istihbarat oyunlarında jübile yapıyordu. Almanya, İngiltere ve Fransa ellerini oğuşturarak beklemekte, Rusya ve Çin çok tedirgindi.

Şanghay beşlisi mi şaka şaka...

15 Temmuz gecesi Kraliçe beklemede, Obama son görevini yerine getiriyordu... Tabiki Trump'ta bir plan yapıyordu ama o gece en mesud olanımız Hillary ablamızdı...

Evet geldik günümüze...

1952 doğumlu Putin, 1954 doğumlu Erdoğan. Aralarında 2 yaş vardı. Hükümetleri arasında da 2 yaş var. Bu bir tesadüfmüdür?

Çekilen diziler ile milli duygular pekiştirilmişmiydi acaba. Yoksa dış güçler tarafından tasarlanan diğer diziler ile halkın DNA'sı değiştirilmeyemi çalışıyorlardı.

Buna sizler karar verin... 

Ama ne olursa olsun artık halk sorgulamaya başlamıştı. Ülkede bulunan hainlerin neredeyse yarısı temizlendi. Tam temizlenemese bile açığa çıkartılmıştı.

Bu gerçekten çok zekice tasarlanmış büyük bir akıl oyunumuydu yoksa...?

Peki şimdi biri beni Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın BÜYÜK TÜRKLER'e hizmet eden bir TÜRK AJAN'ı olmadığına ikna edebilir mi?

Bir sonraki yazımızda buluşmak dileğiyle...

Sistem Savaşları Yazı dizisinin diğer bölümleri;
Sistem Savaşları Bölüm: VI
Sistem Savaşları Bölüm: V
Sistem Savaşları Bölüm: IV
Sistem Savaşları Bölüm: III
Sistem Savaşları Bölüm: II
Sistem Savaşları Bölüm: I

Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.

Yorum Yazın
sohbet islami chat omegle tv türk sohbet islami sohbet elektronik sigara cinsel sohbet su böreği sipariş oyun haberleri tıkanıklık açma dijital pazarlama ajansı galeri yetki belgesi nasıl alınır yalama taşı