Sistem Savaşları Bölüm: V
Hadron Çarpışması
Belki de son İngiliz-Türk savaşı. Farkında olmayabilirsiniz fakat Türkiye ve İngiltere'yi bir Tanrı parçacığı olarak düşünürsek, Hadron modülünden on kat daha hızlı bir çarpışmaya hazırlıklı olmak zorundayız.
Türk Milletini çok zorlu zamanlar beklemektedir. Kaçınılmaz sürece girmiş bulunuyoruz. Kraliçe, Trump, Putin ve Erdoğan. Merkel'i yazmıyorum (Söz sahibi değildir. Hükümsüzdür)
Dünya bu liderler ile uzun süre değişmemek kaydıyla son şeklini almak üzeredir...
İşin aslı şu an bir kurtuluş harbinin tam ortasındayız. Türkiye Cumhuriyeti artık bir kavşağa gelmiştir. Güney Kore'mi olacağız yoksa Kuzey Kore'mi kalacağız.
Amerika ile mi devam edeceğiz yada Rusya ile büyümeyimi deneyeceğiz...
Aslında bir yol haritası daha var. Her iki süper güç ile dengeli ve çıkarlar doğrultusunda ittifak kurup, TÜRK DİASPORASI ile Avrupa'ya müthiş bir ayar vermeliyiz.
Birilerinin 1500 kişilik bu ailenin kulaklarını çekme zamanı gelmiştir. Evet üçüncü seçenek en mantıklı ve mübah olanıdır.
Peki ülkemizin iç yönetiminde geldiği noktada Evet mi yoksa Hayırcı'mıyız?
Tabiki her iki görüşe de saygımız sonsuz fakat, Ülkemizdeki mevcut Üniter Devlet yapılanmasını incelemenizi tavsiye edeceğim...
Kemalistler, Dinciler, Turancılar, terör seviciler ve eğitimsizler olarak beşe bölünmüş bir halk.
Etnik köken, Futbol, Tarikat ve Stk tarzı kutuplaştırma Doktrinlerini saymıyorum bile..
Diğer devletlere bakacak olursak A.B.D., Çin ve Almanya eyalet sistemi, Rusya Federasyon, İngiltere Birleşik Krallık, Meksika ve Brezilya Federal başkanlık sistemi ile yönetilmektedir.
Japonya mı..? Anayasal Monarşi'dir. Hindistan Federal Cumhuriyeti kullanırken Güney Kore başkanlık sistemi ile yönetilmektedir.
Peki dünyanın nufus ve ekonomi bakımından en büyüklerinde neden direk cumhuriyet rejimi BULUNMAMAKTADIR?
Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK'ün yerine bende olsaydım o şartlarda Cumhuriyet rejimini kurardım.
Yakın çağ ile Uzay çağının geçiş sürecini görebilen bir deha olarak Cumhuriyeti kurmanın daha mantıklı olacağını görmesinin çok zekice olduğunu düşünüyorum.
Anayasa adı gibi doğurgan olmalıdır. Şartlar doğum gerektirdiğin de bu da olmalıdır. Tabi ki sancılı süreç olması gayet normaldir..
Peki neden bir yol ayrımına geldik?
Nasıl oldu da mevcut yönetim sistemi yetersiz kalmıştı?
Panik yapmaya gerek yok. Bu kuracağımız 17. devletin yapıtaşı olacaktır.
Yani genetik kodlarımız için çok normal olan yeni yapılanmaları kabullenmekte zorluk çekmemeliyiz. Gelelim Türkiye'nin en büyük sorununa..
Mevcut Anayasa'da bulunan bir dokunulmazlık zırhı var. Hayır hayır Milletvekillerinden kastetmiyorum, onlar teferruat.
23.07.1965 yılında 8 aylık ömrü ile 4 partili koolisyon olan 29. hükümet tarafından kabul edilen 657 nolu yasaya göre çalışan memurlardan bahsediyorum.
Vali'den izinsiz kolluk kuvvetlerinin bile tutuklayamadığı 657 zırhının içinde yaşayanlar...
Vali fetöcü, Savcı fetöcü, Hakim fetöcü. Eeee. Kim dur diyecek bu zırhın içindekilere?
Karayollarından DSİ'ye Orman işletmelerinden, Denizcilik bakanlığına, Yerel yönetimler olan Valiliklerden, Dışişleri Bakanlığına kadar her kurumda bulunan, koruyucu zırhının içinde hiç bir iş yapmayan ve işleyişi engelleyen embesiller ordusu..
Önümüzdeki başkanlık sistemi sonuçlandığında asıl Hadron çarpışmasını gözlerimiz ile göreceğiz.
Evet çıksada, Hayır çıksada bu değişmeyecek. Bu bir süreç. Bu sürecin sonlandırılması sonucu Devletin kasasından çalınan her kuruş vatandaşın cebine geri dönecektir.
Sınırsızca yapılan harcamalara, israf olduğunu bile bile huzurum bozulmasın diye ses etmediği bir çok gereksiz projelere imza atan genel müdürler ve yönetim kadrosundan bahsediyorum...
'Balık baştan kokar' misali alt kademenin zaten umurunda olmayan, İstiklal Harbi şehitlerimizin emaneti Türkiye Cumhuriyeti.
Dinazor diye tabir edilen memur mantalitesi. Saatte 220 km hızla gitmesi gereken koskoca bir ülkeyi kaplumbağa hızına mahkum etmek bu olsa gerek...
İçimin kan ağlayarak yazdığı bu yazı, maalesef bir Türkiye gerçeğidir.
Bizi kan uykusundan uyandırmaya çalışan Uzun adam doğru söylüyor olabilir mi..? Lütfen bir daha düşünün..
Bir sonraki yazıda buluşmak ümidiyle hoşçakalın.
Sistem Savaşları Yazı dizisinin diğer bölümleri;
Sistem Savaşları Bölüm: VI
Sistem Savaşları Bölüm: V
Sistem Savaşları Bölüm: IV
Sistem Savaşları Bölüm: III
Sistem Savaşları Bölüm: II
Sistem Savaşları Bölüm: I
Belki de son İngiliz-Türk savaşı. Farkında olmayabilirsiniz fakat Türkiye ve İngiltere'yi bir Tanrı parçacığı olarak düşünürsek, Hadron modülünden on kat daha hızlı bir çarpışmaya hazırlıklı olmak zorundayız.
Türk Milletini çok zorlu zamanlar beklemektedir. Kaçınılmaz sürece girmiş bulunuyoruz. Kraliçe, Trump, Putin ve Erdoğan. Merkel'i yazmıyorum (Söz sahibi değildir. Hükümsüzdür)
Dünya bu liderler ile uzun süre değişmemek kaydıyla son şeklini almak üzeredir...
İşin aslı şu an bir kurtuluş harbinin tam ortasındayız. Türkiye Cumhuriyeti artık bir kavşağa gelmiştir. Güney Kore'mi olacağız yoksa Kuzey Kore'mi kalacağız.
Amerika ile mi devam edeceğiz yada Rusya ile büyümeyimi deneyeceğiz...
Aslında bir yol haritası daha var. Her iki süper güç ile dengeli ve çıkarlar doğrultusunda ittifak kurup, TÜRK DİASPORASI ile Avrupa'ya müthiş bir ayar vermeliyiz.
Birilerinin 1500 kişilik bu ailenin kulaklarını çekme zamanı gelmiştir. Evet üçüncü seçenek en mantıklı ve mübah olanıdır.
Peki ülkemizin iç yönetiminde geldiği noktada Evet mi yoksa Hayırcı'mıyız?
Tabiki her iki görüşe de saygımız sonsuz fakat, Ülkemizdeki mevcut Üniter Devlet yapılanmasını incelemenizi tavsiye edeceğim...
Kemalistler, Dinciler, Turancılar, terör seviciler ve eğitimsizler olarak beşe bölünmüş bir halk.
Etnik köken, Futbol, Tarikat ve Stk tarzı kutuplaştırma Doktrinlerini saymıyorum bile..
Diğer devletlere bakacak olursak A.B.D., Çin ve Almanya eyalet sistemi, Rusya Federasyon, İngiltere Birleşik Krallık, Meksika ve Brezilya Federal başkanlık sistemi ile yönetilmektedir.
Japonya mı..? Anayasal Monarşi'dir. Hindistan Federal Cumhuriyeti kullanırken Güney Kore başkanlık sistemi ile yönetilmektedir.
Peki dünyanın nufus ve ekonomi bakımından en büyüklerinde neden direk cumhuriyet rejimi BULUNMAMAKTADIR?
Başbuğ Mustafa Kemal ATATÜRK'ün yerine bende olsaydım o şartlarda Cumhuriyet rejimini kurardım.
Yakın çağ ile Uzay çağının geçiş sürecini görebilen bir deha olarak Cumhuriyeti kurmanın daha mantıklı olacağını görmesinin çok zekice olduğunu düşünüyorum.
Anayasa adı gibi doğurgan olmalıdır. Şartlar doğum gerektirdiğin de bu da olmalıdır. Tabi ki sancılı süreç olması gayet normaldir..
Peki neden bir yol ayrımına geldik?
Nasıl oldu da mevcut yönetim sistemi yetersiz kalmıştı?
Panik yapmaya gerek yok. Bu kuracağımız 17. devletin yapıtaşı olacaktır.
Yani genetik kodlarımız için çok normal olan yeni yapılanmaları kabullenmekte zorluk çekmemeliyiz. Gelelim Türkiye'nin en büyük sorununa..
Mevcut Anayasa'da bulunan bir dokunulmazlık zırhı var. Hayır hayır Milletvekillerinden kastetmiyorum, onlar teferruat.
23.07.1965 yılında 8 aylık ömrü ile 4 partili koolisyon olan 29. hükümet tarafından kabul edilen 657 nolu yasaya göre çalışan memurlardan bahsediyorum.
Vali'den izinsiz kolluk kuvvetlerinin bile tutuklayamadığı 657 zırhının içinde yaşayanlar...
Vali fetöcü, Savcı fetöcü, Hakim fetöcü. Eeee. Kim dur diyecek bu zırhın içindekilere?
Karayollarından DSİ'ye Orman işletmelerinden, Denizcilik bakanlığına, Yerel yönetimler olan Valiliklerden, Dışişleri Bakanlığına kadar her kurumda bulunan, koruyucu zırhının içinde hiç bir iş yapmayan ve işleyişi engelleyen embesiller ordusu..
Önümüzdeki başkanlık sistemi sonuçlandığında asıl Hadron çarpışmasını gözlerimiz ile göreceğiz.
Evet çıksada, Hayır çıksada bu değişmeyecek. Bu bir süreç. Bu sürecin sonlandırılması sonucu Devletin kasasından çalınan her kuruş vatandaşın cebine geri dönecektir.
Sınırsızca yapılan harcamalara, israf olduğunu bile bile huzurum bozulmasın diye ses etmediği bir çok gereksiz projelere imza atan genel müdürler ve yönetim kadrosundan bahsediyorum...
'Balık baştan kokar' misali alt kademenin zaten umurunda olmayan, İstiklal Harbi şehitlerimizin emaneti Türkiye Cumhuriyeti.
Dinazor diye tabir edilen memur mantalitesi. Saatte 220 km hızla gitmesi gereken koskoca bir ülkeyi kaplumbağa hızına mahkum etmek bu olsa gerek...
İçimin kan ağlayarak yazdığı bu yazı, maalesef bir Türkiye gerçeğidir.
Bizi kan uykusundan uyandırmaya çalışan Uzun adam doğru söylüyor olabilir mi..? Lütfen bir daha düşünün..
Bir sonraki yazıda buluşmak ümidiyle hoşçakalın.
Sistem Savaşları Yazı dizisinin diğer bölümleri;
Sistem Savaşları Bölüm: VI
Sistem Savaşları Bölüm: V
Sistem Savaşları Bölüm: IV
Sistem Savaşları Bölüm: III
Sistem Savaşları Bölüm: II
Sistem Savaşları Bölüm: I
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.