Sistem Savaşları Bölüm: VIII
"Türk'ün Manifestosu"
Aziz TÜRK milletinin bir manifesto yayınlama zamanı geldide geçiyor bile.
Fakat bu söylemim kimi çevrelerde ters tepki oluştursa da, bu kabul etmemiz gereken bir olgudur...
APTAL KALMAMAK İÇİN, APTAL OLDUĞUMUZU KABULLENMEMİZ GEREKİR...
Bloklaştırılmış milletimiz, üzerimize uygulanan kırdırma politikası ve dini görüş savaşlarıyla taçlandırılmış şekilde, hayatını idame ettirme çabası içerisinde yaşamaya çalışmaktadır...
Türkiye Cumhuriyeti'nin etnik haritasına baktığımızda aşağıdaki listeyi görmekteyiz...
55 Milyon TÜRK
12.6 milyon Kürt (2.5 milyonu asimile edilerek Türkleştirilmiştir)
2 milyon Boşnak
1 milyon Gürcü
1.3 milyon Arnavut
870 bin Arap
700 bin Roman
600 bin Pomak
93 bin Laz ve Hemşin Vatandaşımızdan oluşmaktadır...
Dışardan bakanlar için zayıfmı görünüyoruz acaba..Hayır...
Çok komplike bir nüfus gibi görülebilir fakat diğer devletlerde en az bizim kadar karışıktır.
Bunun çözümü yeni bir ANAYASA'dır. Zaten kimliklerimizde de olduğu gibi hepimiz numaralandırılmış TÜRK değilmiyiz...?
TÜRK milliyetçiliği, bazı partiler ve guruplar tarafından aşırı benimsenerek tekelleştirilmeye çalışılmaktadır fakat bu doğru bir yaklaşım değildir.
Sol görüşlü insanların Mustafa Kemal Paşa'yı tekelleştirmeye çalışması gibi. Sağ görüşlü olupta Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluklarını aşırı benimseyip diğer görüşleri yok saymak aynı oranda hadsizlikten başka bir şey değildir.
Siyasette zaten din dahil bu olgulardan beslenmiyor mu...?
Tabiki de Oğuz Kağan'da birleşebiliriz. Ahlat'lı tarihini bilmeli, Bekridiyar'lı özüne dönmelidir. Bugün Sur olaylarıyla, Dersim temizliği aynı hijyen dürtüsüyle meydana gelmiştir...
'Tarih tekerrürden ibarettir' sözü burada devreye girmektedir. Tarih yine tekerrür edecek ve biz bir gün yine canımız pahasına savaşmaya mecbur kalacağız...
Türkiye Cumhuriyeti daha önceki yazılarımda kaleme aldığım gibi çok enteresan olaylar yaşamıştır.
Seksenlerin sonları, Doksanların başlarında M.İ.T.'in başında sayılan Hiram Abas'ın dedesi mason olduğu için Hiram ismini almıştır.
Devletin başında da kürt kökenli Turgut Özal vardı...
Sonuçta her ikiside suikast sonucu öldürüldü.
Bu etikmiydi değilmiydi bilemem ama Türkiye'de bir güç olayları kontrol altında tutmayı başarıyordu. Fakat burada şöyle bir soru işareti geliyor insanın aklına...
Neden aynı güç 15/20 yıldır sessizce beklemektedir? Hürriyete giden yolda doğru liderle hareket ettiğimiz için olabilirmi acaba?
Bu gün Gürcü olduğunu iddia eden Sayın Cumhurbaşkanımız ile Kürt kökenli olduğu bilinen sayın Hakan Fidan'da yukarıdaki örnekle neredeyse eşleşmiyor mu?
Demek ki neymiş... ÜNİTER DEVLET = ÜNİTER DEVLET
Başında kimin olduğunu önemliymiş gibi gözükse de aslında çok önemli değildir. Fakat Sayın Erdoğan'da liderlik vasfı yerini bir düşünce akımına bırakmaktadır.
Silahın ağzına sürülmüş bir mermi gibidir bu ve sayın Erdoğan tetiği çekmiştir.
Bu saatten sonra profesyonel siyaset yapamayan, siyaset sahnesine çok erken gömülür.
Çıtayı yükselten Reis'in bile bu konuda çekinceleri olduğunu düşünüyorum. Burada farklı bir erdem devreye girmeli ve 2030-2040 lı yılların siyasileri ananelerimize göre yetiştirilmelidir.
Sonuçta işleyişi engelleyemezsiniz fakat burada yine bir soru işareti akıllara gelmektedir. İşleyiş nedir ve neden işlememektedir?
Günümüzde dünyada bulunan hiç bir devlet 15 etkin terörist gurupla savaşmamıştır. Aralarında öylesine güçlü örgütler vardır ki doğduğu toprakların İstihbarat servislerine bile sızabilmektedirler.
Rusya dahi CİA'e çok nadir ajan yerleştirebilmiştir. Bu gün Almanya'da sadece bu örgütlerin 1 tanesi olsaydı inanın Avrupa'da hayat dururdu...
Bu durumda devletin işleyişini harekete geçirmek neredeyse imkansızdır ama aksakta olsa devam etmektedir...
İlerleyen dönemler için eyalet sistemlerinin yerine Süper belediyeler düşünülmekteydi. Bu da küçük illerdeki valileri kaldırıp, ilçelerdeki kaymakamlıkları lağvedip ilgili merkez ilçe ve taşra belediye başkanlıklarının kapatılması sonucu devlet ve millet müthiş bir ivme kazanacaktı...
Bu bağlamda uzun zaman uğraşıp yazmış olduğum HİZMET İSTİHBARATI ve HABERALMA MERKEZİ projemi sayın devlet başkanımıza iletmek nasip olur diye düşünüyorum...
Sınırlarımızı zorlamalımıyız... Evet sevgili okuyucularımız sınırlarımızı zorlamalıyız...
Tüm devletler manifesto ile kurulduğu gibi manifesto ile özgür kılınmaktadır. Şu an maalesef özgür değiliz.
Aranızda "Hayır ben gayet özgürüm" diye düşünenler olabilir fakat sistem özgür olmadığı için sizde özgür değilsiniz demektir...
Önümüzeki yeni anayasa seçimlerinde yıllardır yaşamış olduklarımıza karşı bir paradoks oluşturarak intikamınızı alabilirsiniz...
Üstüne basa basa söylüyorum. BU SİSTEM DEĞİŞMELİ!
Şimdi Türk'ün Manifesto zamanı..
Dahası da var...
Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere...
Sistem Savaşları Yazı dizisinin diğer bölümleri;
Sistem Savaşları Bölüm: VIII
Sistem Savaşları Bölüm: VII
Sistem Savaşları Bölüm: VI
Sistem Savaşları Bölüm: V
Sistem Savaşları Bölüm: IV
Sistem Savaşları Bölüm: III
Sistem Savaşları Bölüm: II
Sistem Savaşları Bölüm: I
Aziz TÜRK milletinin bir manifesto yayınlama zamanı geldide geçiyor bile.
Fakat bu söylemim kimi çevrelerde ters tepki oluştursa da, bu kabul etmemiz gereken bir olgudur...
APTAL KALMAMAK İÇİN, APTAL OLDUĞUMUZU KABULLENMEMİZ GEREKİR...
Bloklaştırılmış milletimiz, üzerimize uygulanan kırdırma politikası ve dini görüş savaşlarıyla taçlandırılmış şekilde, hayatını idame ettirme çabası içerisinde yaşamaya çalışmaktadır...
Türkiye Cumhuriyeti'nin etnik haritasına baktığımızda aşağıdaki listeyi görmekteyiz...
55 Milyon TÜRK
12.6 milyon Kürt (2.5 milyonu asimile edilerek Türkleştirilmiştir)
2 milyon Boşnak
1 milyon Gürcü
1.3 milyon Arnavut
870 bin Arap
700 bin Roman
600 bin Pomak
93 bin Laz ve Hemşin Vatandaşımızdan oluşmaktadır...
Dışardan bakanlar için zayıfmı görünüyoruz acaba..Hayır...
Çok komplike bir nüfus gibi görülebilir fakat diğer devletlerde en az bizim kadar karışıktır.
Bunun çözümü yeni bir ANAYASA'dır. Zaten kimliklerimizde de olduğu gibi hepimiz numaralandırılmış TÜRK değilmiyiz...?
TÜRK milliyetçiliği, bazı partiler ve guruplar tarafından aşırı benimsenerek tekelleştirilmeye çalışılmaktadır fakat bu doğru bir yaklaşım değildir.
Sol görüşlü insanların Mustafa Kemal Paşa'yı tekelleştirmeye çalışması gibi. Sağ görüşlü olupta Selçuklu ve Osmanlı İmparatorluklarını aşırı benimseyip diğer görüşleri yok saymak aynı oranda hadsizlikten başka bir şey değildir.
Siyasette zaten din dahil bu olgulardan beslenmiyor mu...?
Tabiki de Oğuz Kağan'da birleşebiliriz. Ahlat'lı tarihini bilmeli, Bekridiyar'lı özüne dönmelidir. Bugün Sur olaylarıyla, Dersim temizliği aynı hijyen dürtüsüyle meydana gelmiştir...
'Tarih tekerrürden ibarettir' sözü burada devreye girmektedir. Tarih yine tekerrür edecek ve biz bir gün yine canımız pahasına savaşmaya mecbur kalacağız...
Türkiye Cumhuriyeti daha önceki yazılarımda kaleme aldığım gibi çok enteresan olaylar yaşamıştır.
Seksenlerin sonları, Doksanların başlarında M.İ.T.'in başında sayılan Hiram Abas'ın dedesi mason olduğu için Hiram ismini almıştır.
Devletin başında da kürt kökenli Turgut Özal vardı...
Sonuçta her ikiside suikast sonucu öldürüldü.
Bu etikmiydi değilmiydi bilemem ama Türkiye'de bir güç olayları kontrol altında tutmayı başarıyordu. Fakat burada şöyle bir soru işareti geliyor insanın aklına...
Neden aynı güç 15/20 yıldır sessizce beklemektedir? Hürriyete giden yolda doğru liderle hareket ettiğimiz için olabilirmi acaba?
Bu gün Gürcü olduğunu iddia eden Sayın Cumhurbaşkanımız ile Kürt kökenli olduğu bilinen sayın Hakan Fidan'da yukarıdaki örnekle neredeyse eşleşmiyor mu?
Demek ki neymiş... ÜNİTER DEVLET = ÜNİTER DEVLET
Başında kimin olduğunu önemliymiş gibi gözükse de aslında çok önemli değildir. Fakat Sayın Erdoğan'da liderlik vasfı yerini bir düşünce akımına bırakmaktadır.
Silahın ağzına sürülmüş bir mermi gibidir bu ve sayın Erdoğan tetiği çekmiştir.
Bu saatten sonra profesyonel siyaset yapamayan, siyaset sahnesine çok erken gömülür.
Çıtayı yükselten Reis'in bile bu konuda çekinceleri olduğunu düşünüyorum. Burada farklı bir erdem devreye girmeli ve 2030-2040 lı yılların siyasileri ananelerimize göre yetiştirilmelidir.
Sonuçta işleyişi engelleyemezsiniz fakat burada yine bir soru işareti akıllara gelmektedir. İşleyiş nedir ve neden işlememektedir?
Günümüzde dünyada bulunan hiç bir devlet 15 etkin terörist gurupla savaşmamıştır. Aralarında öylesine güçlü örgütler vardır ki doğduğu toprakların İstihbarat servislerine bile sızabilmektedirler.
Rusya dahi CİA'e çok nadir ajan yerleştirebilmiştir. Bu gün Almanya'da sadece bu örgütlerin 1 tanesi olsaydı inanın Avrupa'da hayat dururdu...
Bu durumda devletin işleyişini harekete geçirmek neredeyse imkansızdır ama aksakta olsa devam etmektedir...
İlerleyen dönemler için eyalet sistemlerinin yerine Süper belediyeler düşünülmekteydi. Bu da küçük illerdeki valileri kaldırıp, ilçelerdeki kaymakamlıkları lağvedip ilgili merkez ilçe ve taşra belediye başkanlıklarının kapatılması sonucu devlet ve millet müthiş bir ivme kazanacaktı...
Bu bağlamda uzun zaman uğraşıp yazmış olduğum HİZMET İSTİHBARATI ve HABERALMA MERKEZİ projemi sayın devlet başkanımıza iletmek nasip olur diye düşünüyorum...
Sınırlarımızı zorlamalımıyız... Evet sevgili okuyucularımız sınırlarımızı zorlamalıyız...
Tüm devletler manifesto ile kurulduğu gibi manifesto ile özgür kılınmaktadır. Şu an maalesef özgür değiliz.
Aranızda "Hayır ben gayet özgürüm" diye düşünenler olabilir fakat sistem özgür olmadığı için sizde özgür değilsiniz demektir...
Önümüzeki yeni anayasa seçimlerinde yıllardır yaşamış olduklarımıza karşı bir paradoks oluşturarak intikamınızı alabilirsiniz...
Üstüne basa basa söylüyorum. BU SİSTEM DEĞİŞMELİ!
Şimdi Türk'ün Manifesto zamanı..
Dahası da var...
Bir sonraki yazımızda buluşmak üzere...
Sistem Savaşları Yazı dizisinin diğer bölümleri;
Sistem Savaşları Bölüm: VIII
Sistem Savaşları Bölüm: VII
Sistem Savaşları Bölüm: VI
Sistem Savaşları Bölüm: V
Sistem Savaşları Bölüm: IV
Sistem Savaşları Bölüm: III
Sistem Savaşları Bölüm: II
Sistem Savaşları Bölüm: I
Yasal Uyarı : Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.